21 Şubat 2011 Pazartesi

PKK'ya İki Yeni Üs: Ermenistan ve Kıbrıs

Wikileaks iki gün önce ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Eric Edalman'ın kaleminden çıkan 01.06.2005 tarihli bir belge sızdırdı. Belge ABD, Türkiye ve Irak'ın PKK/Kongra-Gel'i konuşmak üzere biraraya gelişlerini ve bu görüşmenin detaylarını içeriyor.

Belgenin büyük bir kısmı zaten bilinenin tekrarından ibaret. Ancak son paragrafa geldiğimizde oldukça ilginç detaylara rastlıyoruz. Edelman, her ne kadar PKK'nın merkezinin Irak'ın kuzeyi olduğu (kendisi kuzey Irak olarak belirtmiş) bilinse de örgütün başka ülkelerde de aktif olduğunu belirtiyor. Böyle bir ifade ile karşılaştığınızda aklınıza ilk gelecek ülkeler ya İran olur ya Suriye değil mi? Bu sefer öyle değil. Edelman'ın ifadelerinden PKK'nın Kıbrıs ve Ermenistan'daki varlığından endişe ettiği anlaşılıyor.

Neden Kıbrıs ve Ermenistan?

Türkiye ve Ermenistan arasındaki ilişkiler karşılıklı protokollerin imzalandığı ve bununla beraber ilişkilerin yumuşadığı o kısa süreci saymazsak eğer hala düşük bir profil izliyor. Siyasi arenadaki bu kopukluk hiç kuşkusuz sosyolojik ve kültürel alanlara da aynı şekilde yansıyor. Siyasi kültürden ya da devlet geleneğinden beslenen kamu yaşamı da siyasetle ve devletle aynı söylemi geliştiriyor ve sonraki nesillere aktarıyor. Bir nevi bir döngü bu.  Bu açıdan baktığımızda PKK'nın Ermenistan'ı seçmesine hiç de şaşırmamak gerek. Ya da Ermenistan'ın PKK'yı seçmesine mi demeliydik? Ermeni terör örgütü Asala'nın 1980'lerde bir anda ortadan kaybolması ve yine o PKK'nın birden ortaya çıkması oldukça ilginç bir çakışma. Ermenistan'ın PKK'yı maddi olarak finanse ettiğini ya da örgütün eleman ihtiyacını karşıladığını tahmin edebilirdik bugüne kadar ancak PKK'lı teröristelere topraklarını açmış olması hem Türkiye'nin güvenliği hem de uluslararası ilişkiler açısından tedirgin edici.

Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nde de Türkiye'ye karşı nefret söyleminin nesilden nesile aktarılması, devlet ve siyasi kültür tarafından bu nefretin sürekli yeniden üretilmesi durumuyla karşılaşıyoruz. Yani PKK için bir başka vaha. İki gün önce Güney Kıbrıs'ta gerçekleşen Öcalan yürüyüşü de yıllar önce Edelman'ın endişelerinin aslında ne kadar da yerinde olduğunu gösterdi bizlere. İşin üzücü tarafı yürüyüşe Kuzey Kıbrıs'tan da bazı katılımların olması. Nedense çok şaşırmadım. Özellikle geçtiğimiz haftalarda Kıbrıs'ta yapılan eylemi de hatırlayınca... Evet yıllardır Güney Kıbrıs Türkiye'yi adada işgalci olarak tanımlıyor ama bu düşünceleri Kuzey Kesimin'de de bir çok kişi paylaşıyor artık. Ve artık Yavru Vatan da Ana'sından feyz almış kendi düşmanlarını kendi yetiştiriyor.

PKK kullanıyor mu kullanılıyor mu sorusunun cevabı açık: Her ikisi de. Türkiye'yi milli çıkarlarına engel olarak gören ülkeler PKK'yı  Türkiye'ye karşı bir maşa ya da caydırıcı, yıpratıcı bi unsur olarak görüp destekliyorlar. PKK  ise bu düşmanlıklardan faydalanarak varlığını sürdürmeye çalışıyor. Yani karşılıklı çıkar ilişkisi söz konusu.

Her fırsatta dış politikamızın eskisinden ne kadar farklı olduğunu söyleyen ve hükümet politikalarına övgüler düzen şahıslara sesleniyorum; PKK'nın komşularımızla olan samimiyetinin her geçen gün daha da artması eğer sizin dış politikanızın "başarısı" ise hizmet ettiğiniz amaç konusunda bizi biraz daha aydınlatmanız gerekiyor.

Wikileaks-U.S.-Turkey-Iran Talks on PKK
Güney Kıbrıs'ta Öcalan Yürüyüşü